24 Nisan 2006

boşu boşuna...

Bu iki kelime, ne kadar çok şey anlatıyor, inanılır gibi değil. Ve ben hayatım boyunca, hep bu kelimelerle ya da ifade ettikleri o olumsuz anlamla defalarca karşılaştım. Hatırlıyorum, 5 ya da 6 yaşındaydım. Daha küçük olabilirim, ama büyük değildim. Babam bana maket uçak almıştı. Aslında tam maket denemez, köpüktendi bu uçak. Apartmanın çatısına çıkıp bu uçağı bıraktığımda havada salına salına aşağı iniyodu. Çok seviyodum bu uçağı. Hep yanımdaydı artık. Sonra bir gün bi şeyden dolayı anneme kızmıştım, ayrıntıları hatırlamıyorum. Ve ben -güya annemi cezalandırmak için- bu uçağı balkondan yere dik bir şekilde fırlattım. Tabi uçak parçalanmıştı. Hemen suçlu annemmiş gibi, anneme koşup ağlamıştım. O günden sonra benim hiç maket uçğım olmadı... Ama zaman zaman -kendimce başkalarını cezalandırmak için-, sahip olduğum ve çok sevdiğim şeylerimi boşu boşuna yitirdim aynı bu şekilde...

2 yorum:

PcKelleZoid dedi ki...

abi ben bu çocukluk anılarını niye çok seviyorum ya...
Köpükten maket uçağını yanından ayırmayan berkhancık gözümde canlandı hemen. O uçak havada sallanırken o küçük berkhanın bakışlarındaki mutluluğu görüyorum.
Sonra da kızgınlıkla onu fırlatışın sana nası da büyük bi olay gibi gelmiştir diye aklımdan geçiriyorum.
offf...Büyüdük be abi.

Adsız dedi ki...

Büyüdün..Bir kere de beni cezalandırmak için küstün bana..Farkında degildin ama aslında yine kendini cezalandırmıştın.Zaten sora dayanamadın :)