28 Haziran 2006

@ italya büyükelçiliği

bilenler bilir uzun süredir belgelerimi toparlamaya çalışıyodum... sigortaymış, davet yazısıymış, pasaportmuş, hesap ekstresiymiş, uçak bileti rezervasyonuymuş derken; dün öğrenci belgemi de almamla italyanların schengen vizesi vermek için biz türklerden istedikleri tüm belgeleri toparladım... dün sabah da nasıl olcakmış diye italyan büyükelçiliğine bi sefer yapmıştım; öğrendim ki sabah 8de 25 kişiye sıra veriolarmış.. Bu sabah saat 6 da kalktım ve taksiyle (o saatte dolmuş yoktu ve servis de 7,5 ta) italyan büyükelçiliğine gittim.. büssürü amcalar, teyzeler bekleşiolardı önünde. 6.20 gibi ordaydım ve ancak 10. sırayı alabildim..
nesee sıra bana geldiğinde içeri girdim, belgeleri verdim; allahtan sorun çıkmadı, kabul ettiler; işte yarın hang saatte vizeyi alcaamı sölerdiler.. ben de tam çıkodum, dedim boşuna mı italyanca1 i aldım; işte şurda bi konuşuveriyim dedim... çıkarken önce grazie (teşekkürler) dedim, amcaların yüz ifadesine baktım, umursamadılar... en son da kapıdan çıkmadan arrivederla (hoşçakalınız) dedim, amcalara bi daha baktım; yine tınmadılar... kendimi çok salak hissettim, soora da italyanlara ve italyancaya içimden saydırarak tunus durağına dooru süzüldüm... bi daa da italyanca konuşursam.....

26 Haziran 2006

dikkat erik ağacı...

Bugün aptal İtalya elçiliğinden vize alabilmek için gerekli evraklardan bir diğeri için, yapı krediye gittim; hesabımdaki son 3 aydaki değişim ekstresini aldım.. Neyse, dönüşte bi tabela gördüm uzun bi şey… ben biraz miyop olduğum için (-5.5 sadece) baş kısmını okuyabildim… “dikkat erik ağacı…” tabi bu tip dikkatle başlayan tabelaları bilirsiniz, “dikkat boyalıdır oturmayın!”, “dikkat dana çıkabilir!”, “dikkat askeri araç…” falan filan. Ama ilk kez erik ağacıyla ilgili bi yazı görmenin verdiği şaşkınlık haliyle, beynim hemen bu bilgiyi eski bilinenlerle karşılaştırdı ve tabelayı “dikkat erik ağacı çıkabilir!” olarak tamamladı. Puhahaha…. Tabe biraz güldüm, yuh bea şakacılar sizi falan diye yurt görevlilerine söylendikten sonra, tabi bi yandan da tabelaya iyice yaklaştım ve tamamını okuyabildim. “dikkat erik ağacı ilaçlıdır!” iyi güzel hoş da, etraf bi yığın ağaç dolu ben hangi birinin erik olduğunu nası anlıycam, hepsi mi erik; yoksa erik diyerek etraftaki tüm ağaçların ilaçlı olduğunu mu anlatmaya çalışıyosunuz. Niye sadece erik ağacı ilaçlı, yemesin yurt gençliği diye mi? Yoksa yesinler diye mi ilaçladınız, o zaman biraz geç kalmadınız mı??? Bu tip sorular beynimi baya yormuştu, adeta yedim bitirdim kendimi. Sonunda “of bea başlarım erik ağacınıza, umrumda bile değil, isterseniz kesin de kurtulalım” diyerek hızlı bi şekilde olay yerinden uzaklaştım. Adeta 10 yılımı yedi aptal erik ağacı….

13 Haziran 2006

vivi & kuki


Oyuncak hayvanlarım kocaman ayı vivi (aynı yandakine benziodu) ve köpek kuki benim en deerli dostlarımdı küçükken... tabi bi yaşa kadar benle birliktelerdi, soora odamda ayı, köpek falan olmasını istemediğimden (kız arkadaşım faln odama geldeiinde rezil olmamak için :))) bu sevimli dostlarımın kontrolü anneme geçmişti... Bu sefer gittiğimde bi baktım kuki (köpek olan) gardrobumun üstünde ama vivi yok... anneme sordum, vivi nerde diye, bana "çok kötü olmuştu, tüyleri falan, attık onu biz" demez mi.. aboooww nası bi üzüldüm anlatamam, kızdım falan ama elden ne gelir.. gitti biricik sevimli dostum... onu sarışımı, kucaklayışımı falan hatırladım şimdii... :'(((

12 Haziran 2006

döngü

Bilkent

Sabah kalktım, iki gün önce yaptığım online pasaport başvurusunun sonuçlandığını bildiren maili zaten bekliyodum, bana 4 fotoğraf ve nüfus cüzdanı fotokopini kap gel, al pasaportunu , yazmışlar ben de çıktım buradan yola.

aşti

kızılay

akköprü

saat 10,5 gibi Ankara emniyet müdürlüğü (aem)’ne geldim. Sıramı aldım beklemeye başladım. Pek bi şey olmadı buralarda.. saat 11,5 gibi sıra bana geldi ve belgelerimi verdim, görevli bayan 2,5 gibi gel dedi. eyw dedim…

annemi aradım, annem her zaman ki gibi bana görev yükledi:

- “git lensini al, haftasonu ist’e gidiyosun lazım olur!!!”
- “aaah anne iyi hatırlattın, saol, eywww!!”
J

ankamallll

önümde 2-3 saatlik bi boşluık vardı, yapcak bi şey de yok. Migrosa gideyim de bari filme falan girerim dedim…

12 gibi başlayan filmler pek dişime göre değildi vazgeçtim, sibel’i aradım.

- girdin mi sınavına??

- Yok 2de..

- Bil bakalım nerdeyim?

- Dost kitabevi

- Yaklaştın, burada da kitap satan bi yer var

- Biletleri mi alıyosun??

- Aaah iyi hatırlattın, gelmişken alıyım

- :D

- Hadee sana iyi şanslar, kiss

- Kiss



Sibel de bi görev yüklemişti, eyw dedik aldık biletleri…
1,5 falan d&r de kitap okudum, kitap aldım..

Sora bi de yemek yedim, ver elini aem…

aem

saat 2,5 gibi geldik beklemeye başladık. Bu arada her zaman başıma gelen şey oldu, yanıma oturan amca benle konuşmaya başladı..

- nereye gidiyosun

- İtalya (üff yolculuklarda da hep böle meraklı adamlar başıma gelir, offfff, başladık gene a.q.)

- ne için giiyosun

- ııh eğitim amaçlı, şey gönüllü falan filan

( amca tatmin olmadı ya neyseee…)

- nerde okuyosun?

- bilkent

- hangi bölüm

- elektrik-elektronik mühendisliği

( sanırım beklediği buydu!!!)

- burslu musun

- evet ( off amca baydın yaaa!!)

- ohhh ne güzel ( ehhh işte amca patlatacakkk, geliyooo) Ben de oğlumun pasaportunu almaya geldim…

buradan sora amca sazı ele almaya başladı. Uzun uzun yazmıyım, özetleyim. Amcanın oğlu abimiz odtü makineyı bitirmiş (dün mezun olmuş J) bi de mekatronik yan dal yapmış.. bi hocanın yanında da çalışmış, falan filan.. işte amcamızın derdi oğlu amerikaya bilmem ne üniversitesine gidiyomuş ama carnıç melon’a gitmek istiyomuş… öff amca baydın diyemedim ve

- amca ben bi bakıyım pasaport çıkmış olabilir

- ben de geliyim (off bıktırdı..)

özetle bana son sınıfta yurt dışı başvurusu yapacaksam çok dikkatli olmam gerektiğini, her söze inanmamam gerektiğini uzun bi söylevle anlattı. Sağ ol amca

kadın bana 2,5 gibi çıkar demişti, saat 3,5 da hala yoktu ortalarda..

bu arada yavuz’la almayı düşündüğümüz bi ders var: pic programlamayla ilgili. (di mi yavuzzz) işte o dersin böle öğrenci modunda bi hocası var, aaa bi baktım iki-üç önümde uluç hoca sırada duruyooo… acaba o mu ki diye düşünürken bi baktım elinde Bilkent kimlik kartı. Demek adam da gidiyomuş falan dedim, bu arada o da yanındaki yaşlı amcalara bi espri patlattı:

- size kaçta dediler

- (amcalar) 4

- Bana da 3 dediler, saat 4. siz de 5’te alırısınız puhahaha… (neşeli bi amcaymış, sevdimmm) (bi kaç da arkadan çektim, pembeliii)

saat 5’e geliyodu, benim pasaport hala yokk…

bu arada, bizim liseden Bilkent eee’yi geçen sene kazanan bi arkadaş vardı pınar onu gördüm. Aa sen napıyon burada dedik, karşılıklı olarak.. meğer onun sevgilisi de estonya’ya gidiyomuş, aynı benim gibi.. o da sordu

- olcan mı seneye tutor

- oldum, yaz okulunda cs112 tutoru. dedim

- iyi iyi seneye de ol. dedi

- düşme elime dedimmm

sora bunlar da aldı gitti, benimki hala yok. Saat 5,5 oldu, kapatıyolar. Ben yusuf yusuf…

en sonunda gittim, böle böle bana 2,5 dendi, saat 5,5 oldu. Adam git bi sor aldığın yere numaran doru mu dedi. bi gittim, meğer kadın öle bi 2 yazmış ki 974327 olmuş 974317 ve öle bi numara da olmadığından beni boşuna bekletmişler. Doru numarayı getirince, adam o burada yatıyo, saatlerdir, dedi verdi…

neyse en önemli görev bitmişti…

lens dünyası

lensimizi de aldıkkk..

bilkent

ve sonunda yurttt, ama öldümmm… offfff bürokrasi offff

11 Haziran 2006

lise3

başak106 sibel87 ılgaz121 hatice ahmet129 sema eren aycan97 naide burcu108 burak48 özlemaltundal özlemküçülmez126 berkhan128 öndertolga önder çağrı95 necati98 emre umut saadet özlemöz betül124 ayşegül elçin dilek fatma pelin teke

5 Haziran 2006

alanya--->ankara - seyahat anıları (!!!)

Alanya’dan ankara’ya sibel’le döndük.. metro turizm’in 924 sefer sayılı otobüsüyle.. saat 24.00’da alanya’dan yola çıktık.. o finalleri için bense ertesi gün başlıcak olan yaz okulu için... 19-20 nolu koltuklarda oturdukkk…

01.16, 22˚C

Sibel telefonundan sevimli kuzu-koyun arası yaratığının (o benim çocuum dedi) resmini gösterdi ve maceralarını anlattı.. Geceleri uyurken beni çok acıtıyoo (!) dedi ama bazenmiş (çünkü çok büyük hayvannn)… elini buna koyup uyuduğunda acıyomuş eli..

01.23, 20˚C

Sibel: 2 derece birden düşmüş olamaz… (bkz. deminki sıcaklık)
Berkhan: ?

Sibel: 33+33 66m yapar.
Berkhan: o 111 deil miydi?
Sibel: eheheh o meridyen beahh
Berkhan: ama 33 olamaz o çok yuvarlak bi sayı
Sibel: yuhh, yuvarlak dedin 0’dır, olsa olsa 30 olur. 33 hiç de yuvarlak deil..
B: hmmm
S: uyku sersemisin… :D

01.36, 19˚C

Berkhan sibel’in göz kapaklarını eliyle kapatır…
S: of beynim çok yorgun.
B: bi deyim var biliyo musun, beyin .mcıklaması… :D
S: ehehe biz ona beynim mikildi diyoruz (aslında böle demedi:D )
B: …
S: bi de bunun daa edeplisi var: Allah canımı alsa da kurtulsak
B: ….
S: ama bazıları Allah büyük demeyi tercih ediyoo. O zaman da o
rtaya şöle bişeyy çıkıyoo.. büyük Allah canımı alsa da kurtulsak…

Biter..

02.06, 18˚C

S: final zamanı keşke uyuyabilsek.. uyusak, uyusak hep uyusak, hiç uyanmasak. Sonra bi uyansak finaller bitmiş olsa…
B: eheueheue

Bitti…

04.15, 21˚C

Arada uyuduk, sora otobüs mola verince uyandık ve molanın sonunda tekrar otobüse bindik…

B: yandaki teyze kaybolmuş…!
S: aa yoksa unuttular mı…?
B: hayır teyze inmiş heralde..
S: ama ben teyzeyi tuvalette gördüm gibi yaa
B: yapma böle şeyler Sibel..
S: ?
:'(
B: aaa arka koltuğa geçmiş…
S: bizden rahatsız mı oldu ki…
B: sanırsammm

S: bence o bizi gözetlemek için oraya direk çapraza geçti…
B: yok daha neler
S: bence öleee

Bitti…

04.24, 21˚C

Kağıt kaynaklarımız tükendiği için molada kağıt armaya çıkar sibelll…

S: adama bloknot var mı dedim, bloknot derken dedi…J
<<<
S: küçük kağıtlar oluyo ya üstüne not tutuyoruz ne güzel, işte onlardan
Adam: ha, yokk
>>>
B: bloknot müzikle ilgili falan diil miydi yaww
S: nası yani yaaww

B: ha o blokflüttü
J

Bittiii

05.11, 19˚C

Otobüsteki muavin insanın su teklifini geri çeviren sibel’e,

B: gelene git, gidene kal demiyceksinn.. (uykusuzluk başa iice vurmuşşş)
S: ben zaten gelene git, gidene de git diyorummm

B: ewet gelen bardağa git dedin
S: biliomusun felsefede cansızların da canı olduuna inananlara bi şey deniyoduu
B: ne yoksa bok mu deniyoo
S: yoo, ben de inanıyorum, mesela kapı koluna hunharca davranmam, yazık!!!

Gülüşmelerrr ve biterrr….

05.18, 17˚C

Sibel bana kek yedirirken, elini yaladım… (yanlışlıklaaa)

B: ıyyy elini yaladım.
S: ooo bu eli kimler kimler yaladı alıştım artık (AÜ dişhekimliği fak. 2. sınıf) en fazla tepkiyi elime kusarsan veririm…
B: hönk ???
S: ona da dört’te alışcam zaten. Hastanın küçük diline dokunuyosun, hasta irrite oluyoo (???), böle kusuyo eline. Önceleri ıyk mıykk diyon, sonra ona da alışıyon..
B: bunu yazmak istiyoom.
S: biz senle dünyayı gezmeliyizzz.

Finitoooo….

Bundan sora aşti’ye kadar mışıl mışıl uyumuşuzzz….

ps. işte o kuzucukkk..


odamda 2

Çekmecemdeki hatıralar…..

Alibris’ten aldığım (webden yaptığım ilk uluslar arası alışveriş) ilk kitabın kargo kutusu, ilk kredi kartım (genç telecard), candostum burak’ın odtü’de çıkardığı derginin ilk sayısı, ilk mouse’um, ösym ile ilgili tüm belgeler, 2004 öss başvurma belgesi, ilgili banka dekontu, 2004 öss aday fişi, 2004 öss aday bilgi kontrol belgesi, öss ardından milli eğitim bakanının gönderdiği teşekkür vs yazısı, yüzlerce ;))) dersane deneme sınavı sonuç belgesi, 12 adet karne, 1 büyük 1 küçük ösym zarfı, 2004 ösys tercih formu alındı belgesi, yine bir banka dekontu, 2004 öss sonuç çıktısı (7/21/2004 tarihli SRV03: 469634), [not: bana sınav sonucunu ilk bildiren burak’tı], lise diplomamın fotokopisi, hemen hemen tüm önemli üniversitelerin gönderdiği tebrik yazıları, orta okul ve lisede kullandığım Superonline e-pack paketleri, ilkokul ve orta okulda kullandığım gözlük çerçeveleri, onlarca kartpostal, lise 1’de halk oyunları ekibinde giydiğim beyaz eldivenler, para koleksiyonum, birkaç maytap, orta okuldaki mektup arkadaşımın gönderdiği mektuplar ve zarfları, flütüm, birkaç oyun cd’si, hedef4 oyunu, lise 2’de okul münazarasında jüriyi etkilemek için J Burak’ın çalıp benim söylediğim “tekno şarkı”nın sözleri, 2 eylül pazartesi 2002 tarihli gazete küpürü, çeşitli başka gazete küpürleri, birkaç pil, bant, düğme, ataç, birkaç boş not defteri, annemin çocukluk vesikalık fotoğrafı, sinekkov, kendi doldurmuş olduğum üstüne yaprak yapıştırılmış kaset ve kutusu, pembe bi postit, bir boş kartela (pulların dizildiği özel bi şey), lisede çekilmiş bir sürü fotoğraf, mumlar, ge100 üniversite hayatına giriş kitapçığı, ge100 eposta ve kütüphane etkinliği ile ilgili üstünde kullanıcı adı ve şifrelerin yazılı olduğu o kağıt, bu etkinlikte bana postalanan ve çıktısını alıp kütüphaneye gidip kitap aldığım o kağıt………

odamda 1

Eve gidince ve odama kavuşucunca, bir zamanlar kitap okumaya vakit ayırdığımı ve harçlığımın ne kadar büyük bir kısmını kitaplara ayırdığımı anımsadım. Hey gidi hey…

Raşid’in dürbünü, noel’de cinayet, briç masasında cinayet, beklenmeyen misafir, kırmızı pazartesi, benim hüzünlü orospularım, iki yeşil susamuru, kule canbazı, ne yapmalı, bir çift yürek, kar, ezilenler, bilim tarihi yazıları, pi coşkusu, modern bilimin oluşumu, kavgam, yolda üç kişi, beyaz kale, git kendini çok sevdirmeden, onlar hep oradaydı, Kızılderili katliamı, Nostradamus, melekler ve şeytanlar, dijital kale, bilim iş başında, sarı zeybek ve canım kadar sevdiğim pul defterlerim… gözüme ilk çarpanlar kütüphanemde….