24 Ekim 2006

Biz Arap Değiliz!

Yine İtalya’da başımdan geçen bir olayı anlatıcam. Şimdi biz proje sırasında bir manastırda kaldık; sabah, öğle ve akşam yemeklerini de yine bu manastırda yiyorduk… Yemeklerimiz manastırdaki mutfakta pişiyordu ve papaz Don Salvino efendi :)–ki kendisi benden nefret ediyordu :)- bize garsonluk yapıyordu :))) Zaten bu konu da bizim Türk gurubu arasında baya bi dalga konusu olmuştu. Özellikle Gülni bunu çok komik buluyordu: düşünsenize cami’de kalıyorsunuz, caminin mutfağı var :D Hatta hoca efendi de yemekleri önünüze getiriyor, hatta her yemekten sonra beğendiniz mi çocuklar falan diyor… Cidden bize çok uzak şeyler bunlar. Ama orda normaldi… Nedendir bilinmez bizim projedeki Araplar ve Slovenler vatandaşlarından :) pek ayrılmıordu yemek sırasında, dolayısıyla yemek odasındaki 3 masanın birinde Slovenler, birinde Araplar ve diğer masada ve öteki her masada da kimi Türkler ve İtalyanlar oturuyorduk. Zaten bu yüzden de en çok İtalyanlarla kaynaştık :))) –özellikle ben- İşte yine bi öğle yemeğindeyiz, ama bazılarımızın tiyatro çalışmalarını yaptığımız kilisede çalışmaya devam etmesinden dolayı –zaten bu da bi ilginçti, manastırda kaldık, kilisede tiyatro oynadık…- masada ilk kez hem Türk, hem İtalyan, hem Sloven hem de Arap vardı… Konuşuyoz işte havadan sudan. Sloven arkadaş Tabita anlatıyo işte dedi, Hırvatlar bizim dilimizi anlamıyor ama biz onları anlarız dedi, ben de şaşırdım nası ya falan işte anlattı falan… Neden sonra döndü bu bana bi yandan da yanımdaki Nisal’a bakıyo o da Arap oluyor… Dedi siz birbirinizi konuşurken anlıyor musunuz? Nası ya dedim, bi şaşırdım… Tabi onun da bi suçu yok: Türklerle Arapları bir tutan bi kültürde yetişmiş ne de olsa… Biraz anlattım işte dedim, evet bazı kelimelerimiz ortak, ama dillerimiz ve kültürlerimiz farklı bizim dedim… Dedim sizin Ruslarla, Sırplarla ya da ne bileyim Bulgarlarla aynı Slav ırkından olduğunuz gibi değiliz biz Araplarla ve İranlılarla dedim, sadece din kardeşiyiz :)))) Hııı, tabi falan dedi, ama ne kadar anladı, bilmiyorum… Ama sanırım biz Türkler olarak üzerimize yapışan bu Araplığı uzun yıllar batı halklarının kafasından atamayız gibime geliyor…

22 Ekim 2006

Domuzzz

İtalya'ya gitmeden önce annemin yaptığı "aman olum dikkat et" listesinin en başlarındaydı domuz yememeye dikkat etmek... Bu listede neler yoktu ki... parana dikkat et, fotoğraf makineni kimseye verme, donuna, çorabına dikkat et :)) elbiselerine dikkat et, parana yine dikkat et, aman olum domuz yeme!!!
Ama ben ilk domuz etini henüz italya topraklarına basmadan, macaristan topraklarının üstünde uçarken yedim :D
istanbul-budapeşte-roma aktarmasıyla italya'ya gitmiştim. Aptal macarlar biz istanbul'dan budapeşte'ye giderken verdikleri yemeğin üzerine "no pig" falan yazmışlardı ve takdir etmiştim, nereden bilirdim ki bunlar bizim budapeşte'den de roma'ya devam edeceğimizi unutsunlar.... Budapeşte'den roma'ya giderken uçakta bu macarlar böle beyaz bi sosis getirdiler. Ben de bilmeden biras yedim, ama bi koku, bi koku inanılır gibi değil... Sonradan amaaan dedim, bu sakın domuz olmasın, yanımdaki adama döndüm, "sorry, what kind of meat is this??". Amca bi şaşırdı ve sakin bi şekilde "a kind of pork" dedi nasıl bilmezsin diye yüzüme bakarak... Tabi geri kalanı yemedim...
Bu daha ilkti, henüz başındaydık:)))
İtalya'da biz türk gurubu olarak her yemekten önce italyanlara soruyoduk, bu yemekte ne eti var diye sürekli... Ama onlar inatla domuzlu yemekler yapmaya devam ediolardı, sooradan örendik ki domuz en ucuz etmiş de ondan bu kadar çok yiyormuş domuzu bu yabancılar.. Artık sonralara dooru italyanlar "bak bu kola, domuz eti yok bunda, içebilirsiniz" diye dalga geçmeye de başlamışlardı :)))
Ama aslında haksız da sayılmazlardı, adamlara bildiin anlatamıyordum.. Çünkü su içi içki içen bizler, nedense domuz eti yemiyorduk... Adamlar haklı olarak soruyolardı bu ne perhz, bu ne turşu :)) diye... Ben de orda farkettim, cidden bu işte bi gariplik vardı. Bunu benim gibi farkeden bazı arkadaşlar ve neredeyse tüm araplar bizim projedeki domuz yemeye başlamışlardı :)))
Ben yine de son ana kadar direndim diyebilirim, ama roma'daki son dört günün birinde bilerek ve isteyerek domuz yediğimi itiraf etmeliyim :))) Şöyle ki panzerotto diye çok güzel bi italyan pişisi :)) vardı, bari'deyken yemeye alıştığımız, ucuz ve doyurucu:))) Dometes ve mozerallalı... Biz bunu roma'da da aynı malzemelerle yapıolar sanmıştık safça... Ancak roma'da bu güzide yemeğe domuz da koyuyolarmış ne bilecez... Aldık birer tane bizim umutla... Bi ısırdık, anaaa pembe pembe domuzlar sırıtıyo bize... E o kadar para vermişiz, yiyelim bari dedik ve yedik afiyetlen :))))
İşte italya seferimin domuz açısından gidişatı böyleydi...